Kayıtlar

Mart, 2025 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Türkiye Genelindeki 403 Cezaevinde 392 Bin 456 Kişi Var

Resim
  Türkiye genelindeki 403 cezaevinde 1 Temmuz 2024 itibariyle 295 bin 64 hükümlü, 47 bin 462 de tutuklu olmak üzere toplam 342 bin 526 kişi bulunuyordu. O tarihte cezaevlerinin toplam kapasitesi 295 bin 328’di. Sözcü'den Erdoğan Süzer'in haberine göre, 3 Şubat 2025 itibariyle cezaevlerinin mevcudu 335 bin 799’u hükümlü ve 56 bin 657’si tutuklu olmak üzere 392 bin 456’ya yükseldi. Aradan geçen 6 ayda tutuklu ve hükümlü sayısı yaklaşık 50 bin kişi birden arttı. Tutuklu ve hükümlülere yapılan sağlık harcamaları da 3.3 kat artışla 233 milyon TL oldu. Aşırı yoğunluk bütçeden ciddi kaynak transferini de zorunlu hale getirdi. Cezaevleri için 2024’te bütçeden 98 milyar 712 milyon lira harcandı.  Geçen yılın Ocak ayındaki harcama 7.3 milyarken bu yıl 10 milyar 946 milyon liraya çıktı. Harcamalardaki hızlı artış, 2025 sonuna kadar cezaevlerinin idaresi için bütçeden 150 milyara yakın para harcanacağını işaret ediyor. Verilere göre, cezaevlerindeki hükümlü ve tutukluların 371 bin 435’...

CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in Çıkladığı Listede Kahve Zinciri de var.

Resim
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Saraçhane’de düzenlenen mitingde boykot listesi açıkladı. Listede yer alan Espressolab dikkat çekti. Bu kahve zinciri hakkında ne biliniyor? Espressolab Türkiye menşeli bir kahve zinciri. Merkezi İstanbul’da bulunan Espressolab, ilk mağazasını 2014’te İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde açtı. Resmi web sitesindeki verilere göre Türkiye, Almanya, Portekiz, Mısır, Katar, Ürdün, Fas, Güney Afrika, Birleşik Arap Emirlikleri, KKTC ve Irak’ta toplam 336 mağazası bulunan zincir, çevrimiçi satışta da faaliyet gösteriyor. Ayrıca İstanbul Merter’de bulunan eski bir fabrikayada kurulu ‘Espressolab Roastery’ isimli şube, hem kavurma merkezi hem de Avrupa’nın en büyük kahve dükkanına sahip. Esat Kocadağ kurdu Marka, Sütiş ile birlikte Kocadağ Ailesi Şirketleri’ne ait ve Esat Kocadağ tarafından kuruldu. Espressolab’in kurucusu ve CEO’su Esat Kocadağ, markanın kurucu ortağı ise Esat Kocadağ’ın ağabeyi ve Beşiktaş eski Asbaşkanı Emre Kocadağ. Esat Kocadağ, 1953 yılında Sütiş’...

Avrupa Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi

Avrupa Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi  Avrupa Konseyi içinde mahalli yönetimleri (yerel yönetimler) temsil eden kurumdur. Biri Yerel yönetimler odası, diğeri de Bölgesel yönetimler odası olmak üzere iki meclise bölünmüştür, bir sekreterlik ve kongre tarafından 5 yılda bir seçilen bir genel sekretere sahiptir. Tarih 1994 yılına kadar “daimi konferans” statüsünde olan Kongre, 14 Ocak 1994'te Bakanlar Komitesinde alınan bir kararla Kongreye dönüşmüştür ve böylece hem yerel hem bölgesel düzeyde özerkliğin tanınmasında ilerleme sağlanmıştır. 1953 itibarıyla Avrupa Konseyinin danışman organı bir Avrupa yerel yönetimler konferansının düzenlenmesini istemiştir. 1956'da Bakanlar Komitesi konferansın düzenlenmesini kabul etmiştir ancak konferansın ilk toplantısı Jacques Chaban-Delmas başkanlığında, 12 Ocak 1957'de Strazburg'da yapılmıştır. Kurumsallaşma isteğinde olan Konferans 1960'ta bir antlaşma projesi kabul etti ve 13 Eylül 1961'de Bakanlar Komitesi projeyi on...

2019 İmamoğlu hakaret davası

Resim
2019 İmamoğlu hakaret davası Mahkeme : İstanbul Anadolu 7. Asliye Ceza Mahkemesi Davacı : Yüksek Seçim Kurulu (katılan) Savcılık : İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı Sanık : Ekrem İmamoğlu İddia : Kurul halinde çalışan kamu görevlilerine karşı görevlerinden dolayı alenen zincirleme hakaret İstem : 4 yıl 1 aya kadar hapis cezası ve siyasi yasak Karar tarihi : 14 Aralık 2022 Karar : 2 yıl 7 ay 15 gün hapis cezası ve siyasi yasak Ekrem İmamoğlu, 30 Ekim 2019 'da Fransa'nın Strazburg kentinde düzenlenen Avrupa Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi 'nde davetli olarak bir konuşma yaptı. Bu konuşmasında iptal edilen ve tekrarlanan İstanbul belediye başkanlığı seçiminin demokrasi açısından tüm dünyaya öğretici bir nitelikte olduğunu belirtti.  Konuşmasında kendisine yöneltilen mülteci sorunu, kayyum belediye başkanı atamaları, gelecekle ilgili projeleri ve çıkarılacak olası engeller hakkındaki sorulara da yanıt verdi.  İçişleri Bakanı Süleyman Soylu 4 Kasım 2019 tarihind...

İBB Başkanı İmamoğlu'nun 121 Sayfalık İfadesinin Detayları

Resim
  İBB Başkanı İmamoğlu'nun 121 Sayfalık İfadesinin Detayları Üç gündür gözaltında olan İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu bugün ‘yolsuzluk’ soruşturması kapsamında ifade verdi. İmamoğlu’nun Mali Suçlarla Şube Müdürlüğü’nde verdiği ifade ortaya çıktı. İBB Başkanı suçlamaları şiddetle reddetti. İmamoğlu'nun neredeyse tüm sorulara 'Ben herhangi bir suç işlemedim. Suçlamaları şiddetle reddediyorum” yanıtını verdiği görüldü. İşte Ekrem İmamoğlu’nun ifadesinden detaylar 👇 İmamoğlu, yolsuzluk soruşturması kapsamında verdiği ifadede suçlamaları reddetti. İfadesinde 'Ben herhangi bir suç işlemedim. Suçlamaları şiddetle reddediyorum. Soruşturma karalamaya ve suç üretmeye yönelik, soruşturmanın hiçbir mantıki, hukuki ve ikna edici yanı yok. Burada bulunmamamın sebebi  hakkımda başlatılan siyasi bir müdahale ve mücadele' diyen İmamoğlu'na  “Etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanmak istiyor musunuz?” sorusu soruldu. İmamoğlu, “Ben herhangi bir su...

Her Şey Çok Güzel Olacak

Resim
  Diyorlar ki, Yenilmişiz. Diyorum ki, Yenilmedik Mart 22, 2025 Ölümden korktuğumuz için değil yaşadığımız, biz savaşmaktan hoşlandığımız için yaşarız. Çilek reçeli kaynatmak da savaşımızın bir parçasıdır, bir türküye eşlik etmek de. Baştan aşağı günah kesilmek de savaşımızın bir parçasıdır, bir yoksul için gözlerimizin dolması da. Biz günah işlerken bile masum kalabilenlerdeniz. Ölümle övünmedik çünkü biz, kimseyi öldürmedik, korkutmaya çalışmadık kimseyi, kadınların gözyaşlarında bizim bir payımız yok, cinayet emirlerinin altında bizim adımız yazmıyor, katilleri insanların peşinden biz göndermedik. Toprağı insandan daha kutsal bulmadık biz. Güçlüye tapınmadık. Sevdiklerimizi zaaflarıyla sevdik, zayıflıklarıyla sevdik. Ne ağlamaktan korktuk, ne gülmekten. Hayatı nakış işler gibi her ilmeğine kendimizden bir şey katarak yaşadık; hayatı güzel bulmadık, hayatı güzel yapmaya uğraştık. Diyorlar ki, yenilmişiz. Diyorum ki, yenilmedik. Gülmeyi, şakalaşmayı, sevişmeyi bilenleriz, âşıkları...

Savcılık, ifadesi alınan İmamoğlu’nun tutuklanmasını talep ederek sulh ceza hakimliğine sevk etti.

Resim
Ekrem İmamoğlu tutuklama talebiyle mahkemeye sevk edildi.  İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında yürütülen "terör1 ve "yolsuzluk" soruşturmalarından İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca tutuklama talebiyle Nöbetçi Sulh Ceza Mahkemesine sevk edildi. İstanbul Büyükşehir Belediyesine (İBB) yönelik operasyonda gözaltına alınan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ve emniyetteki işlemleri tamamlanan 91 kişi, 4 gün sonra Çağlayan'daki İstanbul Adliyesine getirildi.  Savcılık, "kent uzlaşısı" ve "yolsuzluk" soruşturmaları kapsamında ifadesi alınan İmamoğlu’nun tutuklanmasını talep ederek sulh ceza hakimliğine sevk etti. 91 şüpheli ve 34 savcı görevlendirildi 19 Mart Çarşamba günü gözaltına alınan İmamoğlu ve beraberindeki 91 şüphelinin ifade süreci için 34 savcıgörevlendirildi. 00:10 itibarıyla savcılıkta ifadesi tamamlanan İmamoğlu, 03:00’te tutuklama talebiyle hakimliğe sevk edildi. Savcılık, Resul Emrah Şahan, Mahir Polat ve Mehmet Ali Çalışkan için de "terör...

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu bu sabah saatlerinde gözaltına alındı

Resim
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu bu sabah saatlerinde gözaltına alındı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılan açıklamaya göre, İmamoğlu hem "yolsuzluk" hem "terör" suçlamalarıyla karşı karşıya. Başsavcılık açıklamada, İmamoğlu'nu "suç örgütü lideri şüpheli" olarak nitelendirdi. Aynı operasyonlarda aralarında Şişli Belediye Başkanı Resul Ekrem Şahan ve sanatçı Ercan Saatçi'nin de olduğu yaklaşık 100 kişi gözaltına alındı. Üçüncü bir soruşturma kapsamında gazeteci İsmail Saymaz da gözaltına alındı. CHP Genel Başkanı Özgür Özel, İmamoğlu'nun gözaltına alınmasını "Bir sonraki cumhurbaşkanımıza darbe girişimi" olarak değerlendirdi. Adalet Bakanı Yılmaz Tunç da soruşturmayla ilgili yaptığı açıklamada "Tarafsız ve bağımsız yargının gerçekleştirmekte olduğu soruşturmaları farklı taraflara çekmek, darbe gibi ifadelerle nitelendirmek son derece tehlikeli ve yanlıştır." ifadesini kullandı. ...

Kalp ve Dil, Bir Canlının Hem En Temiz, Hem de En Pis Organları

Ya iyilik, güzellik fidanlığı; ya kötülük, bozgunculuk bataklığı. İnsan nasıl işletirse dil madenini, öyle süsler, donatır ömür ağacını. Ve nasıl besleyip donatırsa öyle ürünlerle donatır kalp toprağını. Dil ve kalp, ya kötülükler yuvası, kumkuması, ya iyilikler-güzellikler ovası.  Hani, Lokman Hekim, bir çırağıyla ava çıkmıştı, uzun yoldan evine döneceği sırada bir kabile reisi bu meşhur hekimi misafir etmek istedi. Lokman Hekim, nasıl beden dilinden anlıyorsa öyle de gönül ve ruh dilinden anlıyordu. Kırmadı kabile reisini. O gece misafir kaldılar. En semiz koyunlardan biri kesildi. Yemek için harekete geçildi. O sırada Lokman Hekim, çırağını imtihan etmek istedi: - Getir bakayım bana koyunun en temiz iki organını. Çırak gitti koyunun kalbini ve dilini getirdi. Lokman: -Aferin! dedi, tam isabet. Bir canlının en temiz iki organı kalbi ve dilidir. Yediler, içtiler, şükrettiler. Sabah olduğunda da her misafirin yaptığı gibi, yola revan oldular. Ne var ki yol kısa değil, Lokman aslınd...

Ben bayağı biriyim ama yazdıklarım öyle değildir

Kalabalıklarla sanatçılar arasındaki o gerilimli alanda gezinen duygular, sanırım, kolayca tarif edilemeyecek kadar karmaşıktır; kalabalıklar hem hayranlık duyar hem küçümserler, hem sever hem kızarlar, hem beğenir hem kıskanırlar, hem çok akıllı bulur hem çok saf olduklarına inanırlar. Sanatçıların, taklit edemeyeceklerine inandıkları yaratıcı yeteneklerinden çok, onların toplumun kurallarıyla sık sık çatışan bağımsız kişilikleriyle ve davranışlarıyla ilgilenirler; onların vahşiliğe yaklaşan özgürlüklerini kısıtlamaya, onların her türlü sınırlamaya başkaldıran öfkelerini evcilleştirmeye uğraşırlar; onların eserleri kadar davranışları da tehlikelidir çünkü; bütün kuralları reddederek başarılı olan biri, kendi varoluşunu kurallara gösterdiği itaate bağlamış insanları kuşkuya düşürür. "Yaratıcılığın bize benzemiyor, ama hayatın bize benzesin" derler, bunu dediklerinin bile farkına varmadan. Yaptıkları bizim yaptıklarımızdan farklı olan birinin hayatı nasıl bizim hayatımız gibi ...

Bir kadından bir kadına geçmek, bir hayattan bir başka hayata geçmektir

Kutsal kitapların anlattığı cennet ve cehennem gibi hayatın da, her birinde ayrı bahçeler, ayrı yangınlar, ayrı ateşler, ayrı ıstıraplar, ayrı sevinçler, ayrı çiçekler bulunan çeşitli katlara ayrıldığına, Babil'in asma bahçeleri gibi teras teras yükselen hayatın hangi katında duruyorsanız, yaşayacaklarınızın da durduğunuz yere göre belirleneceğine inanırım ben. Eğer bir erkek, sevgisinin peşine düşen Dante'nin cenneti ve cehennemi dolaşması gibi hayatın çeşitli katları arasında dolaşmak, bir terastan bir başka terasa geçmek isterse mutlaka kendine yol gösterecek bir kadına ihtiyacı vardır; belki yanılıyorum, ama bana öyle geliyor ki, bir erkek, bir kadının yardımı olmadan, bulunduğu bahçeden bir başka bahçeye, içinde kavrulduğu yangından bir başka yangına tek başına geçemez. Bir erkeğin düşünsel yeteneği, estetik birikimleri ne olursa olsun, hayatta durduğu kat, içine doğduğu kattır, tanıdığı ilk kadının, annesinin onu bıraktığı kat. Giyim zevkinin bulunmadığı bir bahçede doğdu...

Artık her şeyi yazdım, ölebilirim

Sarı kapaklı, kapağının alt köşesi kopmuş, üstüne kurşunkalemle okunamayan bir sözcük yazılmış. Varlık Yayınları'ndan çıkmış Swann'ın Bir Aşkı adlı kitabı nereden bulduğumu tam hatırlamıyorum. Sanırım, ilk sahiplerini çoktan kaybetmiş eski kitapların gelişigüzel atılıvermiş olduğu, bir yemek kitabının altından bir şaheserin çıkıverdiği, en sıradan macera kitabının edebiyat dünyasının en eşsiz romanlarıyla aynı kaderi paylaştığı, tozlu kâğıt kokan, loş, genellikle ıssız sahaf dükkânlarının içindeki yalnız yolculuklarımdan birinde rastladım ona. Hastalıklı bir oburlukla topladığım, eve gidene kadar otobüste hepsinden birer ikişer satır okuyup tanımaya çalıştığım kitapların arasına onu da katmış olmalıyım. O sıralarda, üstünde yazı olan her şeyi okurdum neredeyse, romanlar, tarih kitapları, hikâyeler, biyografiler, çok eskilerden kalmış, üstünde yemek lekeleri bulunan mönüler, ilaç prospektüsleri, vapur biletleri, sinema afişleri... Bir iz, bir işaret arar gibiydim; beni öbür insa...

Devrim Meydanı'na Giden Yol

Kendi kaderimizin bazen bir başka insanın yüzünün ardında saklanmış olabileceğini, rastlayacağımız bir yüzün bütün geleceğimizi değiştirebileceğini, böyle bir ihtimalin hayatımızın bir köşesinde saklandığını bilmek, sanırım, çoğunlukla durağan olan günlerimize, hiçbir zaman yaşamayacağımıza inandığımız ama her zaman da yaşanabileceğinden kuşkulandığımız, ancak yalnız başımıza hayal kurarken gizlendiği yerden çıkartıp üstündeki tozlarını silkeleyip parlatarak seyrettiğimiz bir heyecan ekler. Bir insan vardır bir yerlerde, belki de bugüne dek hiç görmediğimiz, hiç bilmediğimiz biri ve bir gün ona rastladığımızda, çevremizdeki hiç kimse ondan etkilenmezken, biz onların görmediği bir şeyi görüp o gördüğümüz şey her ne ise ondan bir daha ayrılamayacağımıza karar vererek, onun peşine düşüp bizi nereye götüreceğini bilmediğimiz çılgın bir yolda koşmaya başlayacağızdır. Böyle bir olay olmayacaktır, o yüz bizim hayatımızda gözükmeyecektir, buna inanırız. Ama böyle bir olayın olabileceği ihtimal...

Peki bir kadın yazılmayı ister mi?

Bazı yazarları özler insan, onların anlattıklarını, anlatma biçimlerini, kullandıkları dili, yalnızca onlara ait olan sözcük evliliklerini, onların yarattığı ve okurken bir parçası haline geldiğiniz dünyayı, o dünyanın kokularını, seslerini, renklerini özler; ben arada bir Lawrence Durrell'i özlerim. Yazıyı, hattâ zaman zaman fazlaca, şiire çok yaklaştıran üslubu, bu üslubun içinde insanları bütün kırılganlıkları ve sertlikleriyle anlatabilmesi, limon kokuları arasından süzülen ışığı, hoş kokulu tuğla tozuyla dolu havayı' odama taşıması, yazmaktan aldığı zevki her kelimesiyle bana hissettirmesi, bitkinleşip bedbinleştiğim, kızgın çakıllar üstünde unutulmuş bir deniz kestanesi gibi kuruduğum zamanlarda, aynen onun kadın kahramanlarından birinin yazara yaptığını söylediği gibi 'burun deliklerime bir yaşam soluğu' üfler. O soluğu minnettarlıkla içime çekerim. İçime çektiğim o solukta benzersiz cümleler, benzersiz anlatımlar vardır, ama cümlelerinden biri, birçok okurun baş...

Ve Tanrı'yla Bir Pazarlık

Kıskançlıklarla, kuşkularla, hesaplaşmalarla süren sancılı bir aşkın orta yerindeki bir sevişmeden sonra adam odadan çıktığında başlayan bir hava bombardımanında ev isabet alıyor ve adamın biraz önce geçtiği bölüm çöküyor. Daha iki dakika önce koynunuzda olan birinin yok olduğunu görüyorsunuz. O korkunç anda kadın, yaşadığı çaresizlik karşısında, aslında pek de inanmadığı Tanrı'ya sığınıyor. Dizlerinin üstüne çöküp yalvarıyor. "İnandır beni" diyor, "o yaşarsa sana inanacağım. Ona bir fırsat tanı. Bırak mutluluğuna sahip olsun. Bunu yap, inanacağım sana." Ve Tanrı'yla bir pazarlığa oturup en çok sevdiğini geri alabilmenin karşılığında Tanrıya en çok sevdiğini vermeyi öneriyor. Eğer biraz önce o kapıdan çıkan erkek yeniden o kapıdan sağ olarak dönerse, o erkeği bir daha hiç görmeyeceğine söz veriyor Tanrı'ya. "insanlar birbirlerini görmeden de sevebilirler, değil mi" diyor, "seni hayatlarında bir kere bile görmeden seviyorlar." Kapı açı...

Sen annenden izin almadan sevişemez misin benimle

Kendimiz olmaktan çıkıp bir başka kendimiz olduğumuz anlar vardır. El Greco'nun, İspanya'yı resimleriyle fetheden uzun isimli o tuhaf Yunanlının resimlerindeki gibi beyazlaşıp uzadığımız, ışıktan bir duman gibi uyumlu bir salıngan-lıkla, usulca, kalabalıklar arasında gezdirdiğimiz kesin çizgili kimliğimizden bir başka kimliğe, bir başka esrara geçtiğimiz anlar. Masumiyetimizden ya da kalabalıklarla paylaştığımız için masum gözüken alçaltıcı günahlarımızdan sıyrıldığımız ve günahkârlığa ya da kalabalıklarla paylaşmadığımız için günah gibi gözüken masumiyete geçtiğimiz o belirsiz kapının eşiğindeki anlar. Kesme taşlardan yapılmış duvarları İngiliz sarmaşıklarıyla sarılmış saygıdeğer binalar, kafeteryasında öğrencilere sundukları kılıçbalıkları ve bana hep mabet gibi gözüken geniş kütüphanesindeki binlerce romanla aklımda kalan ve bunların dışında ders diye okuttukları her şeyi unutup hayatım boyunca sıcak bir battaniye gibi sarınacağım cehaletimle kucak kucağa kovulduğum harika b...

Kendini Tutsak, Kıskandığını Özgür Görürsün

Bıçağı saplayan çıkarsın isteriz. Kuşkunun ya da kaybetme endişesinin hançerini kim içimize sapladıysa, onu oradan çıkarma ve yaramızı iyi etme kudreti de yalnızca ondadır çünkü. İçimize yerleştiği andan itibaren sivri pençeli bir kara kuş gibi bizi didikleyen kıskançlığı insanoğlunun en çözümsüz dertlerinden biri haline getiren de, çareyi o kara kuşu içimize yerleştirip bizi çaresiz bırakanda aramak zorunda kalmamızdır. O kara kuş sanki boynuna takılı gizli bir iple onu oraya yerleştiren sahibine bağlıdır, o uzaklaştığında kuşun pençeleri daha da keskinleşir, gagası değdiği her yeri dağlayan zehirli bir diken gibi daha derine batar; sahibine yaklaştıkça vahşeti azalır. Ve biz, acımızı hafifletebilmek için o kara kuşun sahibinin peşinden sürüklenir gideriz. Bütün istediğimiz kuşun sahibine kimsenin dokunmaması, onun kimseye yaklaşmamasıdır; o birinden hoşlandığı ya da birine dokunduğu zaman içimizdeki bıçak kımıldar, kuş canavarlaşır. Şeytanın yarattığı bir gökkuşağı gibidir kıskançlık...

Karanfil

Resim
Karanfil atanı tutuklatır. Kurşun atanı bırakır bunlar. * Duran’ı yakalar. Vuran’ı salar bunlar. * Tweet atanı hapse atar. Slogan atanı içeri tıkar. Mermi atanı korur bunlar. * Pankart açana kelepçe takar. Ateş açana sahip çıkar bunlar. * Madımak canilerini savunurlar. Sonra da belediye başkanı olur, milletvekili olur, bakan olur bunlar. * Eminim biliyorsun Ethem... Mesele o polis değil aslında. O da kurban. Sen hayatını kaybettin. Onun da hayatı karardı. Onun anacığının da ciğeri tutuştu. Onun arkadaşları da matemde. Vicdanı zonk zonk zonkluyordur şu anda. Pişmanlığı, keşkeleri çığlık çığlığa çınlıyordur zihninde ama... Ne fayda. O da yandı Ethem, biliyorsun. * Sen kaynakçıydın... Onu kor ateşe maşa yaptılar. * Canını sıkanı hedefe koyar... Canımıza sıkanı sıvazlar bunlar. Ethem - Yılmaz ÖZDİL

Merhaba dostlar merhaba!..Uğur Mumcu

Her devrin adamları, her iktidardan koltuk kapanlar, aşağılık cuntacılar, kontrgerillacılar, işkenceciler, yine hangi "melanetlerin" peşindesiniz bu yıl? Bakalım neler yapacaksınız bundan sonra! Gerçekleri yıllar yılı yazanlar, doğruları haykıranlar, işkenceciden, zindancıdan korkmayan yazarlar, yazarlıktaki ağabeylerimiz, hocalarımız, kalemlerimizi yine özgürlük ve toplum için kullanacağız hep birlikte. Birbirimize güç katacağız eskisi gibi. Sağın kalemleri, bilgisizleri, yılışık yazarları, yine "komünizm ticaretine" devam edecek ve binlerce lirayı ceplerinize indirecek misiniz? Bu yılbaşı, kaç işadamından hediye aldınız paket paket? Her haksızlığa karşı koyanlar, adaletsizliğe boyun eğmeyenler, başkalarının özgürlüğü için savaşanlar; kutlu olsun savaşınız. Yalnız olmadığınızı bilirsiniz değil mi?. Korkaklar, ürkekler, evet efendimciler, el ovuşturanlar, e-mir kulları, uşaklar, üçkâğıtçılar, egoistler, yine aynı işlere devam edecek misiniz? Korkularınız bitmeyecek ...

Taksim Gezi Parkı

Resim
Taksim Gezi Parkı (Taksim Gezisi olarak da bilinir), İstanbul 'un Beyoğlu ilçesindeki şehir parkıdır. Taksim Meydanı'nın kuzeydoğusunda Cumhuriyet, Asker Ocağı ve Mete caddeleri arasında yer almaktadır. Tarihçe Osmanlı dönemi Bugünkü Gezi Parkı'nın bir bölümünden başlayarak Harbiye'ye doğru ilerleyen bir arazi, 16. yüzyılda Kanuni Sultan Süleyman 'ın aşçısı Manuk Karaseferyan aracılığıyla Ermeni cemaatine mezar yeri olarak tahsis edilmişti.   Pangaltı Ermeni Mezarlığı veya diğer adıyla Surp Agop Ermeni Mezarlığı , 19. yüzyılın sonlarında ve 20. yüzyılın başlarında artan Türk milliyetçiliği ve Ermeni karşıtlığı sebebiyle Türk hükûmeti yetkilileri ve belediyeler tarafından hedef alındı.  1872 'de belediye mezarlığa el koymak istese de Sultan Abdülaziz arazinin Ermeni cemaatine ait olduğunu gerekçe göstererek bunu reddetti. Ardından 1912 'de mezarlığın bir kısmı yol genişletmek için belediye tarafından Ermeni cemaatinden satın alındı. Topçu Kışlası Gezi...