Kayıtlar

2024 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

İzmir'den Yemek Tarifleri

  İzmir'den Yemek Tarifleri  Tere çorbası  Malzemeler:  9 su bardağı tavuk suyu  3 yemek kaşığı un  1 adet yumurta  1 adet limon  1 su bardağı krema  1 su bardağı süt  2 yemek kaşığı tereyağı  1 demet tere  1/2 çay kaşığı şeker, tuz  Hazırlanışı:  Bir kapta un, limon suyu ve yumurta iyice karıştırılır. kaynamakta olan tavuk suyuna azar azar yedirerek ilave edilir. Tere yaprakları ayıklanır bir bardak süt ile birlikte blendırdan geçirilir. Yapraklar tamamen eriyince kaynamakta olan çorbaya eklenir. Bir taşım kaynatıp krema, tereyağı, şeker ve tuz eklenir. Bir taşım kaynadıktan sonra süzgeçten geçirilir ve servis edilir.  İzmir köfte  Malzemeler:  1/2 kg dövülmüş et  2 adet soğanın suyu  1 adet yumurta  1/2 su bardağı sıvı yağ  5 adet domates  3 dilim ekmek içi  1 tatlı kaşığı köfte baharatı  1 tatlı kaşığı karabiber  1 tatlı kaşığı tuz  Hazırlanışı :  İyi...

İZMİR İLİNİN, İLÇELERİ, COĞRAFYASI ve TARİHİ

İZMİR İLİNİN, İLÇELERİ, COĞRAFYASI ve TARİHİ  Türkiye'nin üçüncü büyük şehri olan İzmir, çağdaş, gelişmiş, aynı zamanda işlek bir ticaret merkezidir. Cıvıl cıvıl olan alışveriş merkezinde dolaşmak oldukça keyiflidir. İzmir'in batısında nefis renkli denizi, plajları ve termal merkezleriyle Çeşme Yarımadası uzanır.  Antik çağların en ünlü kentleri arasında yer alan Efes, Roma devrinde dünyanın en büyük kentlerinden biriydi. Tüm İon kültürünün zenginliklerini bünyesinde barındıran Efes, yoğun sanatsal etkinliklerle de adını duyuruyordu.  Türkçe'de ''Güzel İzmir'' olarak adlandırılan İzmir, yatlar ve gemilerle çevrilmiş uzun ve dar bir körfezin başında yer almaktadır. Ilıman bir iklime sahip olup, yazında denizden gelen taze bir serinlik güneşin sıcaklığını alıp götürmektedir. Sahil boyunca palmiye ağaçları ve geniş caddeler bulunmaktadır.  İzmir Limanı İstanbul'dan sonra ikinci büyük limandır. Canlı ve kozmopolit bir şehir olan İzmir Uluslararası Sanat Fest...

PARMAKLARIMIZ SUDA NEDEN BURUŞUR?

  PARMAKLARIMIZ SUDA NEDEN BURUŞUR?  Bütün vücudumuz, bir kısmı gözle görülebilen, büyük bir kısmı da ancak dikkatli bakınca fark edilen kıl ve tüylerle kaplıdır.  Bu tüy ve kılların dibinde 'sebum' adı verilen yağ bezleri vardır.  Bunların çıkardığı yağ, su geçirmez keratin bir tabaka oluşturur ve suyun derimizden içeri girmesini önleyerek derimizi yumuşak tutar. Belki de en çok kullanılan yerler olmaları nedeniyle vücudumuzda sadece parmak uçlarımız ve tabanlarımızda kıl veya tüy yoktur. Dolayısıyla koruyucu keratin tabaka da yoktur.  Ayrıca parmaklarımızın uçları ve ayaklarımızın tabanları kalın bir deri tabakası ile kaplanmıştır.  Parmaklarımızın uçları ve tabanlarımız suyun altında belli bir süre kalıp iyice ıslanırsa, osmos denilen daha sulu bir maddenin daha koyu bir maddenin içine girişi sonucunda derimizin altına su girer ve bu su burada kendine yer bulmak ister.  Ancak buradaki kalın derimizin genleşerek bu suya ayırabileceği fazla yeri olmad...

SOĞAN NEDEN GÖZ YAŞARTIR?

  SOĞAN NEDEN GÖZ YAŞARTIR?  Bir soğanı dilimlediğimizde, birçok sayıda soğan hücresini kırarak açmış oluruz.  Bu hücrelerin bazıları içlerinde enzimler barındırırlar ve dilimlenerek açıldıklarında bu enzimler dışarı çıkar.  Aminoasit, bu çıkan enzimlerden biridir ve çıktığında gaz hâlini alır.  Bu gaz gözlere ulaştığında, gözlerin nemli kalmasını sağlayan sıvı bu gaza tepki verir.  Bu da kimyasalların yeniden şekillenmesini sağlar, orta şiddette bir sülfürik asit üretir ve bu gözleri rahatsız eder.  Gözlerdeki sinir uçları çok hassastır ve bu etkiye çok çabuk tepki verir. Soğan doğradığımızda gözlerimizin yaşarmasının sebebi budur.  Beyin, gözü rahatsız eden asidi sulandırarak, gözlerin korunmasını sağlamak için gözyaşı kanallarına daha fazla su üretmesi mesajını gönderir.  Buna karşı verdiğimiz ilk tepki muhtemelen gözlerimizi ovuşturmaktır ama aslında bu, gözlerimizin daha da yaşarmasına sebep olur; çünkü elimizdeki soğan suyunu gözlerimiz...

Bakış açınızda farklılıklar oluşturun

  Bakış açınızda farklılıklar oluşturun  “İki taş ustasına ne yaptıklarını sormuşlar. Birincisi ‘Taş bloklar yapıyorum,’ derken, ikincisi ‘bir katedral inşa eden ekipte’ olduğunu söylemiş.”  Anonim   “Nesneler değişmez; biz değişiriz.”  Henry David Thoreau  “Rüzgârın yönünü değiştiremiyorsan yelkenlerini rüzgâra göre ayarla…”  Xsentos   “Eğer başarının herhangi bir sırrı varsa, bu, diğer insanın görüş noktasını anlama ve olayları kendi açınızdan görebildiğiniz kadar onun açısından da görme yeteneğinizde yatmaktadır.”  Henry Ford  “Buradan bir kova su gibi görünüyor, ama bir karıncanın bakış açısından engin bir okyanus, bir filin bakış açısından sadece soğuk bir içecek, bir balığın bakış açısından ise, elbette onun yurdu…”  Phantom Tool Booth   “Her doğrunun iki yüzü vardır. Birini kabullenmeden önce iki taraftan da bakmış olmak her zaman daha iyidir.”  Aesopos   “Her şey sizin görüşünüze bağımlıdır.”  Jimmy Power...

Yedikule

Resim
  Yedikule:  Bu surlardaki en görkemli kapı, Marmara Denizi'ne yakın olan "Altın Kapı" idi. Bu İmparator merasim kapısı, iki mermer kule arasında zafer takı gibi yerleştirilmişti.  Zaferden dönen ordular, İmparator ve erkanı şehre bu kapıdan girerdi. Burayı çevreleyen Türk devri eseri 5 kule ilavesi ile 7 kule, bir iç kale haline sokulmuştu. Zaman içerisinde hazine, depo ve elçi hapishanesi olarak kullanılmış iken, günümüzde enteresan girişi ve "Altın Kapı" kuleleri ile şehrin bir diğer müzesidir.  Yaz aylannda çeşitli etkinlikler ve konserler yapılmaktadır.  7 Kule Zindanlarında kim öldü? Genç Osman Genç Osman, 20 Mayıs 1622'de Yeniçerilerin ayaklanması sonucu tahttan indirildi. Tahttan indirildikten sonra Topkapı Sarayı'nda esir tutuldu ve Yedikule Zindanları'na götürüldü. Burada işkenceye maruz kaldıktan sonra boğularak öldürüldü. Genç yaşta hayatını kaybetmesi nedeniyle tarihe "Genç Osman" olarak geçmiştir. Yedikule Zindanları, Osmanlı ...

Galata Kulesi

Resim
  Bizanslıların Cenevizliler aleyhine hareketlerine karşılık, Cenevizliler tarafından yapılmıştır. Bölgeyi her türlü saldırıdan korumak için de bu kuleyi yaptırmışlardı. Kulede büyük sahanlığa kadar duvar içinde dönerek çıkan bir taş merdiven vardır.  Son yıllarda 1967'de restore edilmiş, içine asansör konmuş, diğer katlarına da lokanta yapılmıştır. Beyazıt Kulesi: Bugünkü İstanbul Üniversitesi merkez binasının bulunduğu yerdeki yapı (eski saray), II. Mahmut devrinde Milli Savunma Bakanlığı (Seraskerlik) olarak kullanılmıştır.  Seraskerliğin avlusundaki ahşap kule, yangın gözcüleri için uzun süre varlığını sürdürmüştür. II. Mahmut, daha güzelini yaptırtmak için bu kuleyi yıktırmıştır ve kitabesine göre, onun emri ile, 1828 yılında Serasker Hüseyin Paşa tarafından o devrin mimari özelliklerini yansıtan, kagir bir kule yapılmıştır.  50 m yüksekliğindeki bu abide, belirgin kütlesiyle, kente karekteristik bir çizgi kazandırmaktadır. Ahşap bir merdivenle çıkılan yukarıdak...

KIZ KULESİ

Resim
  KIZ KULESİ  İstanbul'un sembolü olan Kız Kulesi, Boğaz girişindeki kayalık üzerine kurulmuş küçük, şirin bir kuledir. Tarih içinde gözetleme kulesi, deniz feneri olarak kullanılan kule günümüzde turizme tahsis edilmiştir.  Batı kaynakları burayı sevgilisi Hera'ya kavuşmak için yüzerken boğulan Leander'in kulesi olarak tanıtır.  Bir diğer hikayeye göre de burası, kızının yılan tarafindan sokulacağını rüyalarında gören İmparatorun, emniyette olması için genç kızı yerleştirdiği kule idi. Meyve sepeti içinde gelen yılan trajediye sebep olur.  Yılan ve kahin Roma İmparatorluğu’nun krallarından biri kız çocuk istiyordur ve bunu için İmparatorluğun en alim kahinin kapısını çalar. Kahin, krala bir kızı olacağını ama kız 18 yaşına geldiğinde bir yılan tarafından sokularak vefat edeceğini söyler. Bunun üzerine yıllar sonra kız bebeği dünyaya gelen kral kahinin öngörülerinden çekinerek denizin ortasına bir kule yaptırır ve kızını bu kuleye kapatır. Ne var ki prenses 18 y...

İSTANBUL GENEL BİLGİLER

Resim
  İSTANBUL GENEL BİLGİLER  Yüzölçümü: 5.712 km²  Nüfus: 7.309.190 (1990)  İl Trafik No: 34 "Orada, Tanrı ve insan, doğa ve sanat hep birlikte, yeryüzünde öylesine mükemmel bir yer yarattılar ki, görülmeğe değer."  Bir koluyla Asya 'ya, diğeriyle Avrupa'ya uzanarak iki kıtayı da kucaklayan kenti Lamartine böyle tanımlıyor. Başkentler başkenti olarak bilinen, önce Roma, ardından Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğu ve kıtalara hükmederek büyük barış coğrafyaları yaratmış, Osmanlı İmparatorluğu’na başkentlik yapan İstanbul, geçmişin ihtişamını gururla korurken modern bir geleceğe doğru ilerlemektedir. İstanbul'daki çeşitlilik ziyaretçileri gerçekten büyülemektedir. Müzeleri, kiliseleri, sarayları, camileri, pazar yerleri ve doğal güzellikleri bitmez tükenmez nüanslar sunmaktadır. Boğazın kıyısında şöyle bir arkanıza yaslandığınızda, grupta kızaran renklerin karşı sahildeki evlerin pencerelerine yansımasını seyrederek, yüzyıllar öncesinde, insanların bu olağanüstü yeri ...

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN SOYU

Resim
  Bu çalışma ile, Atatürk’ün biyografisinin önemli bir bölümü, soyu ve ailesi, arşiv belgelerine dayalı olarak daha düzgün, tartışmaya yer bırakmayak bir şekilde yazılmaya çalışılmıştır.  MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN SOYU  ÖZET  Her büyük liderin hayatında gördüğümüz gibi, Atatürk’ün biyografisinde de, bilgi ve belge eksikliğinden kaynaklanan bazı tartışmalı konular bulunmaktadır. Türk bilim hayatı, bugün bu konuların pek çoğunu belgelere dayalı olarak açıklığa kavuşturmuştur.  Fakat hala bazı konularda yanlışlıkların devam ettiği görülmektedir. Bunda, Atatürk ile ilgili arşiv belgelerinin dikkate alınmamasının rolü olduğu kadar; bazı maksatlı yayınların da etkisi vardır.  Bu çalışma ile, Atatürk’ün biyografisinin önemli bir bölümü, soyu ve ailesi, arşiv belgelerine dayalı olarak daha düzgün, tartışmaya yer bırakmayak bir şekilde yazılmaya çalışılmıştır.  Şüphesizdir ki, bu araştırmada da eksiklikler olacaktır.. Bunların zaman içinde yeni belgelerle tamaml...

RUMELİ’NİN FETHİ VE TÜRKLEŞMESİ

Mustafa Kemal Atatürk, 1881 (Rumi 1296) yılında Selanik’te Koca Kasım Paşa Mahallesi Islahhane Caddesi’nde bugün müze olan üç katlı bir evde dünyaya geldi.  Babası o sırada kereste ticareti yapan Ali Rıza Efendi, Annesi Zübeyde Hanım’dır. Baba tarafından dedesi, ilkokul öğretmeni olan Kızıl Hafız Ahmet Efendi; anne tarafından dedesi ise, Sofu-zade (Sofi-zade) Feyzullah Efendi’dir.  Mustafa Kemal’in hem baba, hem de anne tarafından soyu Rumeli’nin fethinden sonra buraların Türkleştirilmesi için Anadolu’dan göçürülerek, iskan edilen “Yörük” (Yürük) veya “Türkmenler”den gelmektedir.  Bu nedenle, Atatürk’ün soyunun araştırılabilmesi ve anlaşılabilmesi bakımından önce, Rumeli’nin Türkler tarafından fethedilmesi ve Türkleşmesi konusunun ortaya konulması gerekmektedir.  Çünkü, hem bu fetih hareketinde, hem de fethedilen yerlerin Türkleştirilmesinde, tıpkı Anadolu’da olduğu gibi devletin dayandığı esas unsur, aşağıda işaret edilecek çeşitli sebeplerle Yörük, Yürük, Türkmen v...

OSMANLI İSKAN SİYASETİ VE RUMELİ UYGULAMASI

Osmanlı İmparatorluğu, kuruluş, genişleme, duraklama ve gerileme devirlerinde siyasi, iktisadi ve sosyal durumun değişmesine bağlı olarak, iskan politikasında da farklı şekilde hareket etmiştir.  Özellikle ilk devirlerde yeni toprakların elde edilmesiyle, “konar-göçer” aşiretlerin bu yeni topraklara yerleştirilmesi şeklinde bir iskan politikası takip ederken (dışa dönük bir iskan siyaseti); imparatorluğun dinamizmini ve etrafa yayılma durumunu kaybetmesinden sonra, bir iç iskan unsuru olarak ortaya çıkan “konar-göçerler”in ve çeşitli sebeplerle yerlerini terk eden ahalinin boş ve harap sahalara iskan edilerek buraların ziraata açılması düşüncesi hakim olmuştur. Bunun yanı sıra XVIII. Yüzyılın sonlarına doğru kaybedilen topraklardan kaçan ahalinin iskanı meselesi de ayrı bir gaile olarak devleti meşgul etmiştir.  Yerleşik ahaliyi korumak maksadıyla göçebe gruplar üzerindeki devlet baskısı da konar-göçerlerin kendiliğinden yerleşmelerini sağlamıştır. Şekavet hareketlerine karşı ...

RUMELİ’YE YERLEŞEN YÖRÜK GRUPLARI

Osmanlı Devleti’nin Balkan Yarım Adası’ndaki ilerlemesi ve yayılmasına paralel olarak, yörük gruplarının sayıları ve önemleri artmış ve daha sonra da bunları askeri bir teşkilata bağlamak, kendilerine mahsus bir nizam ve kanun meydana getirmek lüzumu ortaya çıkmıştır.  Rumeli’ye peyderpey geçen çeşitli mıntıkalarda iskan edilen yörük grupları, XV. Asır ortalarından itibaren askeri ve stratejik vazifelerde belli roller almaya başlamış, içlerinden bu işleri başarabilecek şahıslar tespit edilmiş, tahrirleri (yazımları-sayımları) yapılmış; bunların celpleri, mükellefiyetleri ve diğer hususları belli kurallara bağlanmıştır.  Böylece, XVI. asır ortasında artık ordu hizmetlerinde ve devlet işlerinde yer ve vazife alan düzenli bir askeri sınıf meydana gelmiştir.  XVII. asırda Rumeli’deki bu yörük teşkilatları dağılmaya başlamış, yörük yazılanlar azalmış, bunların önemli bir kısmı “konar-göçer”likten çıkarak yerleşik hayata geçmişlerdir. Sefer zamanlarında kendilerine verilen göre...

ATATÜRK’ÜN BABA SOYU: “KIZIL OĞUZ” YAHUT “KOCACIK” YÖRÜKLERİ

Mustafa Kemal Atatürk’ün baba soyu, Aydın/ Söke’den gelerek Manastır Vilayeti’ne yerleştiler.  Ali Rıza Efendi Manastır Vilayeti’nin Debre-i Bala Sancağı’na bağlı Kocacık’ta (muhtemelen 1839’da) dünyaya gelmiştir.  Aile sonradan Selanik’e giderek yerleşmiştir. Dedesi Ahmet ve dedesinin kardeşi Hafız Mehmet’in taşıdığı “kızıl” lakabı ve yerleştikleri nahiyenin adı olan “Kocacık’“ın da gösterdiği üzere;  Mustafa Kemal’in baba tarafından soyu Anadolu’nun da Türkleşmesinde önemli roller oynayan “Kızıl-Oğuz yahut “Kocacık Yörükleri, Türkmenleri” nden gelmektedir. Atatürk’ün babasının soyu ile ilgili bilinenleri ortaya koymadan önce tarihi devamlılığı gösterebilmek için, Kızıl Oğuzlar ve Kocacıklar ile ilgili belgelere dayalı bilgilerin bilinmesi ve ailenin serüvenini bu temel üzerine oturtulması gerekmektedir.  Böylece, Rumeli’nin Türkleşmesi ve Rumeli’nin Osmanlı Devleti dönemindeki teşkilatlanması içinde mesele daha iyi anlaşılmış olacaktır.

KIZIL OĞUZLAR YAHUT KOCACIKLAR HAKKINDA İLK BİLGİLER VE ANADOLU’DAKİ VARLIKLARI

Kızıl Oğuzlar’ı veya Kızıl Oğuz Türkmenleri’ni, “Kızılkocalılar” olarak ifade ederek, Kocacık Yörükleri veya Türkmenleri ile aynı “Yörük grubu” olarak ele alan Hüseyin Şekercioğlu, bunların “Oğuzların Kızıl Oğuz boyundan olduğu” düşüncesindedir.”  1041 yılı civarında Hazar Denizi’nin güneyinde ve güneybatı bölgesinde Tahran, Kazvin, Rest, Zencan ve Tebriz bölgelerinde oturan, “Kızıl Özen” veya “Kızıl Ören” Irmağı bölgesinde yaşayan ve İldeniz hükümdarlarından Arslan Şah’ın oğlu “Kızıl Bey”in oymakları oldukları için bu Türkmenlere “Kızıl Oğuz Türkleri” adı verilmiştir.  Bunları, X. Yüzyılın birinci yarısında müstakil ve kudretli bir devlet olan “Oğuz Yabgu Devleti” içinde ve Büyük Selçuklu Devleti kurulmadan önce, Selçuk’un dört oğlundan birisi olan Arslan Yabgu ile birlikte hareket ederken görüyoruz. Aynı zamanda Türkiye Selçukluları Devleti’ni kuranların ataları da olan Arslan Yabgu. Gazneli Sultanı Mahmud tarafından tutuklanarak hapsedilince (1025), bu bölgeyi terk ederek H...

KIZIL OĞUZLAR YAHUT KOCACIKLARIN RUMELİ’DEKİ VARLIKLARI

Anadolu’daki oymak adlan ve yer adlarında da görüldüğü üzere, Kızıl Oğuz Türkmenleri’ne “KızılKocalu”, “Kızıl-Kocalı”, “Kocacıklılar” “Kocacıklar”, “Kocacık Türkmenleri” ve “Kocacık Yörükleri” gibi isimler de verilmektedir.  Rumeli’ye iskan edilen “Kocacık Yörükleri”, XVI. ve XVII. yüzyıllarda kendileri için müstakil “tahrir defterleri” tanzim edilen altı yörük grubundan birisidir.  Arşivlerimizde doğrudan Rumeli’deki Kocacık Yörükleri ile ilgili olan ve yaklaşık bir asırdan fazla bir zamanı (1543-1666) gösteren dört adet defter bulunmaktadır. Bunlardan ikisi tam ve müstakil, teşkilatın henüz kuvvetli olduğu zamanlara (1543 ve 1584) mahsustur.  1642 ve 1666 senelerinin durumunu bildiren diğer ikisi eksik ve diğer defterlerin içinde bulunmaktadır. Bunlar, teşkilatın bozulmaya başladığı döneme aittir. Rumeli’deki Kocacıkların başlarında, hakkında tarihi bir bilgiye sahip olmadığımız “Koca Hamza” isimli bir beyin bulunmasından dolayı önceleri “Koca Hamza Yörükleri” olarak an...

KIZIL OĞUZ YAHUT KOCACIK YÖRÜĞÜ OLARAK ALİ RIZA EFENDİNİN AİLESİ

Atatürk’ün soyu ile ilgili elimizdeki en sağlam giler öncelikle kendisinin, annesinin, kardeşi Makbule Hanım’ın anlattıklarıdır. İkinci olarak, kendisini ve ailesini tanıyan Hacı Mehmet Somer gibi, kimi çocukluk arkadaşlarının verdiği bilgilerdir.  Mustafa Kemal dahil aile fertlerinde kuvvetli bir “Yörük, Türkmen olma” bilinci vardır:  Makbule Hanım, E. B. Şapolyo’nun sorduğu “babanız nerelidir?” sorusuna şu cevabı vermiştir:  “Babam Ali Rıza Efendi yerli olarak Selaniklidir. Kendileri Yörük sülalesindendir. Annem her zaman Yörük olmakla iftihar ederdi.  Bir gün Atatürk’e ‘Yörük nedir?’ Diye sordum.  Ağabeyim de bana ‘Yürüyen Türkler’ dedi.”  Yine Şapolyo’nun Ruşen Eşref Ünaydın’dan naklettiğine göre,  “Atatürk, çok kere benim atalarım Anadolu’dan Rumeli’ye gelmiş Yörük Türkmenlerdendir derlerdi.”  Atatürk’ün baba soyu ile ilgili önemli bilgileri verenlerden birisi de M. Kemal’in Selanik’te mahalle ve okul arkadaşı, eski Milletvekillerinden Hacı M...

ALİ RIZA EFENDİ’NİN HAYATI

 Atatürk’ün babası Ali Rıza Efendi, Selanik’te 1839 yılında doğdu. Selanik’te Abdi Hafız Mektebi’nde okuduğunu32 ve Vakıflar İdaresi’nde “ikinci katip” olarak memuriyet yaptığını bildiğimiz Ali Rıza Efendi, sonradan Rüsumat İdaresi’ne girmiş ve “Gümrük Memurluğu” görevlerinde bulunmuştur.  Ali Rıza Efendi’nin gümrük muhafaza memurluğu görevi, Selanik yakınlarında, Olimpos Dağı eteklerinde bulunan Katerin Kazası’na bağlı Papazköprüsü (Çayağzı)’nde idi.  Selanik ile bütün civarının ve hatta İstanbul’un odun ve odunkömürü ihtiyacını temin eden bu bölgede bir kaç yıl görev yaptıktan sonra Rüsumat’tan da ayrılır.  Ayrılmasında, bu bölgede asayişin gittikçe bozulması ve Rum çetelerinin devamlı baskınlarla huzuru bozmaları rol oynamıştır.  O yıllarda yeni evli olan Ali Rıza Efendi, eşini bu karışık ortamdan kurtarmak istemiştir. Onun buradaki görevinin 1870’lerden itibaren 1880-1881 yıllarına kadar devam ettiği biliniyor.  Bu tarihlere göre Ali Rıza Efendi, evlend...

KONYARLARIN RUMELİ’DEKİ VARLIKLARI

Mustafa Kemal Atatürk’ün anne soyu da Anadolu’dan gelerek Rumeli’ye iskan edilen Yörük veya Türkmenlere dayanmaktadır.  Anne tarafından dedesi Vodina Sancağı’na bağlı “Sarıgöl” de denilen “Kayalar”dan göçerek Selanik yakınlarındaki “Lankaza”ya yerleşen, Sofu-zade (Sofi-zade) Feyzullah Ağa’dır.  Yerleştikleri “Sarıgöl” bölgesi, “Sofular” lakabı ve ailedeki hatıraların gösterdiği üzere, Atatürk’ün anne soyu Konya Karaman’dan Rumeli’ye gelen ve bundan dolayı da “Konyarlar” şeklinde, Rumeli’deki diğer Yörük gruplarından farklı olarak bu adla anılan Yörüklerdendir.  Yukarıda kısaca belirttiğimiz gibi, Orta Çağın ikinci kısmında Balkan Yarımadası’na çeşitli dalgalar halinde gelerek, Bizans İmparatorluğu tarafından burada yerleştirilen bir çok Türk unsuru vardır.  X. Asırdan itibaren Peçenekler, Oğuzlar, Kumanlar kuzey yoluyla, Tuna’dan geçerek, çeşitli tarihlerde gelmiş ve çeşitli yerlere iskan edilmişlerdir.  IX. Yüzyılda bile, Bizans kaynaklarında “Vardarlı Türkler”...